28 Şubat ne ilkti, ne de son olacak…
Ne 27 Mayısçılar böyle yaptılar, ne 12 Martçılar ne de 12 Eylülcüler…
Önceki darbeler siyasete yapıldı. Türkiye’nin siyasi gidişatına yön verildi. Darbelerden daha ziyade siyasi partiler zarar gördü. Demokrasi zarar gördü.
Ancak 28 Şubat öyle olmadı. 28 Şubatçılar direkt olarak milletin inancını hedef aldılar. Kadim değerlerimize ayar vermeye çalıştılar.
Refah Partisi kapatıldı. Üst yöneticilerine siyasi yasak getirildi. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayip Erdoğan hapse atıldı.
Güncel karşılığı olması hasebiyle yapılan zulümlerden sadece birisini mercek altına alalım. Mesela Erdoğan neden, hangi gerekçe ile hapse atıldı? Diyarbakır DGM Savcılığı Erdoğan’ı, “Siirt’teki konuşmasında; halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik…” gerekçesi ile 10 ay hapse mahkum etti.
Bir de; Erdoğan’ı hapse attıran o, (sözde) ‘sınıf, ırk, din…farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa’ tahrik eden konuşmasını ele alalım. Ne demiş Erdoğan da, halkta kin ve düşmanlık oluşturmuş? Bilinen bir şiir… O güne kadar herkesin bildiği, okuduğu yazdığı…
Minareler süngü, kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız, müminler asker,
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Allah-u Ekber, Allah-u Ekber.
Erdoğan bu şiiri okudu diye hapse mahkûm oldu, cezaevine girdi, cezayı tamamlayıp çıktı.
Daha başka başka zulümler. Aklımızda kaldığı kadarını zikredelim. Zikredelim ki, o günleri yaşayanlar hatırlasınlar, yaşamayanlar duysunlar…
-Üniversitelere başörtüsü yasağı getirildi. On binlerce başörtülü evladımız bu nedenle ya okullarından atıldı, ya da kendi istekleriyle eğitimlerine ara (son) verdi.
-Başörtülü memurlar da yine aynı şekilde ya işlerinden oldular, ya da memuriyetten ayrılmak zorunda kaldılar.
-İlkokul ile Orta Okul birleştirildi 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim dayatıldı. İmam Hatip Liseleri ile Meslek Liseleri işlevsiz hale getirildi. (Türkiye’de bu yüzden günümüzde dahi hala sanayide orta kalifiye eleman sıkıntısı yaşanmaktadır.)
-Anneleri başörtülü, babaları sakallı diye binlerce ordu mensubu suçsuz günahsız ihraç edildi. İhraç edilenlere başka kurumlarda da çalışma yasağı getirildi. Yani açlığa ve yokluğa mahkûm edildiler.
-Devlet kadrolarında bulunan yüz binlerce memur-işçi fişlendi. Haklarında çeşitli tahkikatler başlatıldı. Bir kısmı işlerinden oldu.
-O dönem iktidarda bulunan RP-DYP (Refahyol) hükümeti alaşağı edildi. Diğer hiçbir partiye dokunulmazken Refah Partisi kapatıldı. Refahyol Hükumetinin yerine Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kumanda edilen kukla koalisyonlar iş başına getirildi. Davul sivil hükümetlerin, tokmak TSK’nın elinde olduğu için devlet yönetiminde kaos çıktı. Ekonomi iflas etti. Ülke IMF kapılarında dilenir hale geldi.
-Milli ve manevi değerlere saygılı işadamlarına ait kuruluşlar ‘Yeşil Sermaye’ adı altında fişlendi, devlet o işletmelerin üzerine üzerine gitti, çoğu ya iflas etti ya da ekonomik hayatına son verdi. Anadolu Sermayesi ile kurulan ve bulundukları illere çok sayıda yatırım kazandıran katılımcı Holdinglerin tamamına yakını benzer politikalar ile yok edildi. Halkın o holdinglerdeki paraları çarçur oldu. Holding yöneticileri zelil edildi.
-Titrlerini bu zorba yönetimlere borçlu olan birçok soytarı Profesör ünvanlı din adamı türedi, dini kaideleri (ayet ve hadisler dahil) kesip biçtiler. O kadar ileri gittiler ki, Kur’an-ı Kerim’de başörtüsü ile ilgili ayet bulunmadığını, kurban bayramında kurban kesmek yerine parasının fakirlere dağıtılarak bu vecibenin yerine getirilebileceğini, hacca gidip Araplara para kazandırılacağına, fakirlerin sevindirilebileceğini savunan zavallı müptezeller televizyon kanallarında boy gösterdi.
….Ve daha neler neler…
Evet, zulüm ile abat olunmadı. Devlete ve millete bunu reva görenlerin tamamı Allah’ın gecikmez ve şaşmaz adaletiyle yüz yüze geldiler.
Bin yıl sürecek dedikleri süreç 6 yıl dahi sürmedi. Darbe yapanlara darbenin nasıl yapılacağını aziz millet 3 Kasım 2002’de gösterdi. Devleti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakanlar milletin iktidarı ile zelil oldular. Milletin iktidarı demokrasi, refah, mutluluk ve huzur getirdi. Türkiye büyüdü, büyüdü, büyüdü…
Hepse attıklarında, ‘artık muhtar bile olamaz’ dedikleri şahıs, önce Başbakan ardından Cumhurbaşkanı odu.
Ancak unutmamak gerekiyor. 28 Şubat zihniyeti etkisini yitirdi ama yok olmadı. 7 Şubat MİT operasyonuyla, 17-25 Aralık hukuk hamlesi ile, Gezi Kalkışması ile, 15 Temmuz hain girişimi ile yüzünü tekrar tekrar gösterdi.
Özetle 28 Şubat ne ilkti, ne de son olacak. Millet olarak daima uyanık olmamız gerekiyor.
Ne diyor ecdadımız. SÜ (asker) UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ.