Garda yürüdük iz ettik ,tipide galdık izimizi gaybettik. Gamalak tahıp başımıza gorunurken fırtınadan, garalastiğin kirtişinde gar sesini türkü ettik.
Kültürümüz tipiye yakalanmış geçmişin izinde ,onu üşütmeyecek bir gamalah aradım bulamadım.Ayağı gaymasın zıypar diye bir garalastik buldum emme altı sabun gibi olmuş durduramadım.Her gidişimde şiyle seartip şafakladım örfümüz töremiz ve biz geçmişiz bitmişiz. Eccik saygı ve biraz samimiyet galmış oda bir atım ,öndüçde gahmış nası ederik bilemedim. Kimin gapısını çalarız ,kimin duluğunda bir muhabbet ararız?
Merteklere bel verip kerpiç ferahlıgında bir gatık aradım,bir özeme yapıp ruhumun kırığına sınıhçı aradım.Kırığın acısını duymayayım diye bir dilim kömbenin gohusunu burnuma rüşvet verdim. Yohluh günlerimin tatlısı haşılı yağ bekmeze ortak ettim.
Yeni çıktık yola gar gış ayak cımcılık,çoraplar nakışlı ve yün birazdan garsuyunda pranga olup güvertir. Koyun yoğurdundan dişli tarhana pişiren bir gomşu bulsahta, sobasına sofrasına çorbasına ve de külüne muhtaç olduğumuzu haykırabilsek…
Gavurga ile cebimizi doldurup avuç avuç deperken garlar ülkesinde yerede döksek bilerek isteyerek,guşların rızkına hizmet etsek. Bölüşsek eskisi gibi, bölünmesek bölmesek bir olabilsek, atalarımız gibi….
Yağlı ekmeğe çökelik dürüp gayfelti ederken ,bir bardak çayın çay olduğu zamanları unutamadık. Şairin dediği gibi ;
masalların içinde yitip
öykülerin içinde filizlenip
romanların içinde kahraman olup
şiir şiir açmak vardı…
şimdi çocuk olmak vardı
çocuk çocuk açmak
çocuk çocuk gülmek
çocuk çocuk ağlamak
çocuk çocuk paylaşmak
çocuk çocuk yaşamak vardı…