Yaz günü artık köyde bağa bahcaya giderken merkebin yerini gayıhlı motursiklet almıştı.Eyi oluyordu küreği gazmayi ,azzığı ,torbayı gayığına goyup dıvrah dıvrah yeldirirdik.Muharrem abi benden 32 yaş büyük olmasına rağmen Husodayı derdi bana hitap ederken ,babam dayısı olduğu için küçükte olsa yaşımız dayı hitabını sevimli halde dilinden düşürmezdi.Aslinda bu bir saygı ve sevginin devamlılığıydi.Anadolunun kadim kültürünün örfünün bu kıymetli kadirşinas insanlar tarafından devamının da hitabiydı.Hüso dayı yarın Çarşamba bazarı zabanan benzinin vb alda düşüksöğüte çobanlara azzik goturek dedi.Bizde ergendik o vahıtlar isimlerin telaffuzu koycekti.Tamam Muerremabi dedim.O arada anam yaz akşamlarinda yoğurtlu kufte yapardı ondan yiyorduk,Muerrem abi de çoh severdi.Çok kibar ,naif , mütevazi,nevi şahsına münhasır bir abimizdi.Yenge afedersin ben bu küfteye doyamıyorum varsa bir tas daha alabilirmiyim dedi.Anam da helbe var aboo seversin diyi çoh gattim dedi.Niyse yoğurtlu kufteyi yedik ardına teze bostan salatalık meyva derken bir muhabbet olurdu akasyanin altında açık havada deâme getsin.Derenin ağzında boğazda olduğuna evimiz bir yel deardi o sicah yaz ahşamı döşşeği dışarı at Husodayı derdi.Arhadas gibi davranır bize çoh deger verirdi hoşumuza giderdi.Koydekilere hec bazemiydi.Niyse yatağı serdik böcük seslerinin dere nin şiriltisinda gökyüzünden kayan yıldızlari seyrederek dalardik…
Gayıhlı motursikleti çalıştırıp beklerken bahtım o kibar naif öğretmen ,çekmiş Adana şalvarıni bir â mintan bir beyaz spor ayakkabı güneş gözlüğü ile çıha geldi.Bahti ben siritiyorum ne oldu dedi ,Muerremabi çoh tavatur olmuşsun dedim.Gasbetin dedim halbuki bize tuhaf gelmişti,böylesi bir giyim sentezini ilk gördüğümden zâar garibime getmisti oysaki günümüzde moda oldu şimdi…Uşahtıh işte ayrıntılari gacirmazdıh.Niyse vardıh bazara köylüler çohtan gelmiş bazaryeri anababa günü gibi ellâem, Muerremabi aldı da aldı.İki çobanı vardı oysa bu gader oteberiyi nidecekler dedim.Çobana bu gader önem verilirmiymiş bilmezdim.Koladan aycekirdegine dek liste liste aldı.Moturun gayığı ağzına gader doldu bastık caputlucalidan ağri ikinci viteste öğlene galmadan büyük gediği aştık.
Ecik duze çihanda moturu sivekli gediğine doğru ferahlattim zalım eyi giderdi de avusta bir bidon benzin içerdi.Tozlu yollardan buğday tarlalarından sagilarak vardık Muerremabinin çobanlarınin yanına…
Hal hatır yemek içmek derken ayrıldık düşüksöğütten gerisin geri ortapinara vardık.Şiyle bir ıslık çaldı dertli dertli suyun gözünde serinledik,ordaki gonu gomşu ile eski günleri andılar.Dedemin deftere yazsam da hesaba gelmez dediği hesapsız zamansız kapanmaz günlerin borcunu varıp harman yerinde yele verdik.Çayıra uzanıp söütun duldasinda bir ozeme içtik patosun uğultusuna gulah asmadan…Çoh iyi arhadaslik ediydik dedi Husodayı bu tozu toprağı varah Hanönü de tohmaya basah.Oo severim dedim Muerremabi tohmada cimilmez mi heç , gö bayırda bahcaya moturu çektik.Vardih tohmuya uşah devşek panayır gibi etmişler çimen kim gumlanan kim ,cibelen ,depinen sâhı bir festival gibiydi.Muerremabi yuha yerden geçer ilerde sakin güne yatardı.Belli süre sonra gahar gördüğünü çağırır kimsin kaçıncı sınıftasin ilkokul öğretmeni olduğu için sorardı.Ara ara soru sorar güzel muhabbetlere orta açardı.
Selvi ağaçlarinin arasından geçip , salatalık gohularina direnip bahçelerdeki çilgalardan geçip cicibibimin bahcadamina vardıh.Dedi ana acıhtıh ne var menüde ,bibim dellendi ahşam deal öğle deal ne yemeği ne menüsü Muerrem dedi.Gizardi ama onun tarzı oydu.Dedi niyse şordan iki tamatos getir sende ocağı yah ekmek ısla derken bir yumurtasız menemen yapardı teze ıslanmış yuha ekmanen basar basar yerdik.Sona iyi bir gaçah çay demledim armudun dibine oturdum belimi verdim.Eski radyodan TRT GAP açtım.İstek yapmadık hec hep sıradakini ve nasibimizdekini kabul ettik.Muhabbet ettik Osmaniyeden Darende den yohluk günlerinden…Her şeye rağmen kalbi temiz tutabilmekten, gariplikten ,yetimlikten, Ondan gelene Onun hatrina sabredebilmekten…Ve Sabr bize düştü o çok sevdiği Rabbine terki diyar etti
Yanmak nedir?Tütmeden ,is yapmadan,dumanını içinde saklayıp ,yürekten bile ses çıkarmadan susup rüzgarın koynunda sallanıpta bozarmaktır.
Vurdukça rüzgar alnına yüreğindeki alaf har olurda sen orun orun yanarsın.Sararıp solarsın ,gavruk tenli çileli günlerin daş gibi sertleştirir.İçini kimse bilmez ta ki değirmen daşından üğünüpte o boz sert halinin bembeyaz kefenini giyip mucizeye dönüştüğünü görene dek…Tıpkı insanda buğday gibi kar suyunda acıda,filiz verir.Göcek olur güverir,gün vurdukça yanar bozarırda tütmez.Sert görünür gavruk olur,yüreğinin sesini kimse duymaz.Ataş basar bağlı olduğu topraktan adım atamaz.Hasat olur nihayetinde yüreğindeki de kendi de çark döner hep böyle alır ezer bağrında…Un gibi oda bembeyaz düşer toprağa…