1965 – 1990- yıları arası Kuluncak ve çevresi gurbete çok göç vermiştir kimisi Almanya’ya ,kimisi ,İstanbul, Bursa, İzmir, Adana Mersin , Osmaniye’yi mesken tutdu gurbet eli ,kimisini yoksullukdan kimisi işsizlikden Kimisi sefaletten kimisi, ana babasından habersiz kaçar gider, kimisi de benim gibi çobanlıkdan yılar kendini gurbete atar, kimisi bir yatak sarar sırtına yasdı belden aşar kimisi kaçmıştır tedirgin bir halde gelir hekim hana biner kömürlü trene tren duman atarak keskin düdüğünü çalarak ilerlerken gurbetçiyi de bir hüzün kaplar nemlenir gözleri bakar pencereden uzaklaştıkca bir kat daha yanar yüreği gideceği yere varınca bir eş dost arar bir iki gün kalıp iş bulmak için. bazan kalabalıkların içinde kaybolur gider bazan umduğunu bulamaz perişan olur bazan’da telef olur gider.
önce bir iş bulur, lokanta kahve gibi lokanta daha cazip dir çünkü en azından yeme içme kaygısı olmaz sonra ya arkadaşlarla ya’da yanlız bir göz veya iki göz bir ev tutar başlar çalışmaya gündüzleri iyidir çalışmayla geçer vakti. ya gece hele de, yanlızsa gurbet garibi efkarlandırır ,ev se boğar gurbetciyi, uzanır yer yatağına diker gözlerini tavandaki lambaya eskiden bizim oralarda meşhur bir türkü vardır kim yazmış kim söylemiş bilinmez ama düğünlerde veya uzun kış gecelerinde toplandıkları evlerde sesi güzel olana bu türküyü söylettirirler hele köyleri bir say derlar. o’da eli kulağa atıp başlar söylemeye, işte bu türkü düşer gurbetçinin aklına ve başlar söylemeye.
Ordan vardım gıcaşara (kızılhisar) Bir kız gördüm kaşı kara Fiyatı seksen bin lıra On bin daha vereyim mi? Der ve dalar gider. şah veliden, sorğundan yukarı köyden aşşağ köye inerken durur mezarlıkda bir fatiha okur aşağı köyden arkadaşlar karşılar balım hoş geldin nasılsın deyip gurbetten sorarlar hayal dünyasında. sonra şuğuldan geçer aybasana varır tohmaya iner elini yüzünü yıkar bakar karşı dağlara .temikli, kömüklü, keçik, görünür dağın yamaçlarında bir of çeker düşer yola gelir kara çayıra devam eder türküsüne.
Ordan vardım kara çayır Bostanda birisi uyur Sahibine etmemiş hayır Acep bize ederm’ola Çikar lalek dağının zirvesine bakar karağoza ,kiliseye,cırıt belenine ve döner arkasına şırıl şırıl akan tohmayı görür kaldırır kafasını yukarıya sultanlı, çay köy , dırışlar iner küyün içine köylüler sarar etrafını hemen biri lafa girer , hele ecem hoş geldin nicdiyin ne has geldin izine mi geldin diye sorar soruşturur sonra ayrılır köyden daha yukarıda ilisuluk tüm ihtişamıyla durur varır ilısuluğa gençler yolda çevirir alırlar elinden valizi başlarlar sormaya ey çavuş gurbet nasıl para kazandınmı öbürü atılır isbanyol paça pantolla geniş yaka gömlek’de yakışmış der döner yan tarafına karabükü görür sonra yana çevirir başını karşıda karınçalık aşşağı doğru iner kızıl öz ,sonra kıvrım kıvrım giden darende yoluna düşer varır ayvalıya devam eder türküsüne Esas memleket ayvalı Güzele kan kaynamalı Kötüleri neylemeli Orda gönül geriliyo. Oturur çarşıda kahvenin önüne gelen edeoğlu hoş geldin deyip sorup sıval ederler…
Sonra çıkar hareminin gediğe bakar şerefe doğru gezdirir gözlerini tosun bükü ,kaynarca sonra karşıya bakar kavakların arasında selimli ve devam eder yoluna varır başörene , yine söyler türküsünü Çıktım başören başına Biri gitti çok hoşuma Oda düşmemiş eşine Orda gönül geriliyo. Yine toplanır köylüsü gade, hoş geldin neredeydin ” filan şehirdeydim der” bizim emmioğluda ordaydı gördünmü diye merakla sorar sesizce cevap verir göremedim der ve çıkar köyden Bakar byık boğazına yunluğa doğru sonra oğlakkırana varır soğuk bir ayran içer dönüp gider guvebakana varır orayada söyler türküsünü Ordan vardım güve bakan Kolumu koluna dakam Yürüde boyuna bakam Orda gönül geriliyo ,sonra yolunu dşürür tersihana koru koyağına dere köye, ve döner geçer orta punardan düşük söğütten iner alvara, yine söyler türküsünü Şu alvarın suyu duzlu Odaları çifte sazlı Şu alvardan güzel sordum Hüseyin ağnın kızı nazlı Sonra çıkar tekkeyi ziyaret eder bakar hamama doğru çevirir başını kapılı kayaya ihtişamına bakar sonra kaymaza bakar çaşekden keklik seslerini dinler ve devam eder yoluna varır sofular köyüne Yine başlar türküsüne. Ordan vardım ben sofuya Gaste okuya okuyo Davet ettiler rahıya Orda gönül geriliyo Yine hayal dünyasında gezer özbek ki ,çıkar bicir yaylasına bakar kavvallara, boyalıya,bicire, sonra döner çörmüye sonra son durak kuluncak.
gelir kuluncağa girer emsalin kahvesinde bir çay içer ve söyler türkünün son kıtasını Kuluncak kaldı geriye Güzeller indi deriye Biri benzer gül periye Parıl parıl parlıyor Hoş geldin goca diyen bir sandalye çekip oturur yanına çaylar arka arkaya gelir sohbet koyulaşır. Sonra çıkar kara tepeye seyreder bir baştan bir başa kızıl güneyi, çitil bağını meşgayayı, köy dereyi çevirir kafasını gö bayırı meşeyi ,ve yine tohmaya iner sulakda çimer serinler yürür hanöğüne, elma koparır bahçelerden. girer bostanın birine saltalık koparır eliyle silip yerken eşsiz bir tat verir ağzına ve çıkar bir dudun dalına doyasıya yer .bu arada yorgun düşmüştür gözleri kapanır gider. Ve orda bitirir hayal film şeridini derin bir uykuya dalar sabah erken kalkıp işe gidecektir çünkü..kimi gurbetçi dayanamaz tez döner köyünde evlenir çol çocuğa karışır kimi gurbette yurt yuva kurar orda evlenip orda düzen kurar amma? Hiç bir zaman sılasını doğup büyüdüğü yeri unutmaz sılayı rahim içinde olsa gelir. dut’unu kaysısını elmasını armudunu yer. eşini dostunu ziyaret edip yine gurbete döner.