Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, panelde yaptığı konuşmada, “Yunus Emre’nin 13. yüzyılda söylediği sözleri sanki bugün söylenmiş gibi hepsini anlıyoruz, bize hiç yabancı gelmiyor” dedi.
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi ve Prof. Dr. Mustafa Ergün’ün konuşmacı olarak katıldığı “Anadolu Konferansları Yunus Emre Paneli” İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlendi.
Panele, Malatya Vali Yardımcısı Mustafa Şahin, Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ile akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Yunus Emre’nin sözlerinden örnekler verdi. Yunus Emre’nin etkilerinin günümüzde halen devam ettiğini belirten Kızılay, “Bizim dilimizi en arı en duru en güzel şekilde bugüne kadar ulaşmasını sağlayan Yunus Emre 13. yüzyılda yaşamış ama etkisi 21. yüzyılda da devam eden büyük bir bilgemizdir. Yunus Emre’nin 2 önemli özelliği var. Biri Türkçemizi 13. yüzyıldan bu tarafa 800 yıl boyunca alıp getirmesidir. İkinci önemli özelliği de İslamiyeti en duru haliyle, tasavvuf yüklü haliyle çağlar boyunca ülkemize ve dünyaya anlatan güçlü mesaj taşıyan şiirlerinin bilge ruhunu yansıtmasıdır. 13. yüzyılda söylediği sözleri sanki bugün söylenmiş gibi hepsini anlıyoruz, bize hiç yabancı gelmiyor” ifadelerini kullandı.
TDK Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın bu seneyi “Dünya Dili Türkçe” başlığıyla “Yunus Emre Yılı” ilan ettiğini hatırlattı. Gülsevin, dillerin çeşitli görevlerle başka coğrafyalarda bir araya gelip etkileşim kurduklarını ifade ederek şunları söyledi:
“Diller çeşitli görevlerle başka dillerde çeşitli coğrafyalarda bir araya gelip etkileşim kuruyorlar. Bu etkileşim sonucunda bir bakış açısıyla yabancılaşmaya başlıyorlar. Diğer bakış açısıyla da o kültürlerden kelimeler alarak besleniyorlar ve zenginleşiyorlar”.
Gülsevin, “Zaman zaman bu alışverişten istilaya dönüyor gibi olsa da genellikle Türkçe açısından düşündüğümüzde dil, teknikler şeklinde gelişmiş. Gezdiğimiz coğrafyalarda genel olarak öğrendiğimiz şeyleri kelimeleriyle beraber almışız. Ama bazen de son dönemimizi düşündüğümüzde Osmanlı döneminin 17. 18. 19. yüzyılında günlük dilde kullandığımız yabancı kelimeleri bazen de kullanılmayan ama o şair veya yazarın metinlere, edebi kabiliyetini gösterebilmek için sözcüklerden çıkararak kelimeler eklediğini görüyoruz. Buna karşı çeşitli edebi adımlar bu yabancılaşmaya karşı çıkarlar. Şairler yazarlar tepki gösterirler ama başarı elde edilemez” dedi.
Panelin devamında konuşan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi ise dilin devletler üzerindeki öneminden söz etti. Develi, “Dil devletin işleyişi açısından önemlidir. Eğer dil olmazsa devlet işleyemez, devlet dil ile dönen bir mekanizmadır. Devletin bütün kayıtları dilin iletişim sistemidir. Devletin de bir dili vardır. Devlet hangi dili konuşuyorsa o dil doğup gelişiyor” şeklinde konuştu.
Develi konuşmasının devamında ise Yunus Emre’nin bakış açısından bahsederek, Yunus Emre’nin mesajlarını şiir yoluyla ifade ettiğini söyledi. Yunus Emre’nin ağır bir Türkçe kullandığı için önemli birisi olduğunu belirten Develi, Yunus Emre’nin birçok Arapça ve Farsça kelimeye de yer verdiğini söyledi. Hayati Develi ardından Yunus Emre’nin şiirlerinden örnekler verdi.
Panelde son olarak konuşan Prof. Dr. Mustafa Ergün, Yunus Emre’yi tasavvuf eğitimi açısından ele aldı. Slayt sunumu eşliğinde konuşmasına devam eden Mustafa Ergün, Yunus Emre’nin kendisini bir üst kademe olan aşık kademesine çıkardığını belirtti. Ardından şunları söyledi:
“Yunus kendisini bir üst kademe olarak aşık kademsine çıkarır. Benim mezhep ve dinim aşktır, sevgidir demiştir. Mutasavvıflarda din mezhep aşktır, Allah’ın aşkıdır, hakikatin aşkıdır, hakkın aşkıdır. Bunlar, ‘şeriatta evliya olanlar hakikatte kafir olabilir’ diyor. Şeriata takılır kalır öteye gidemez. Biz inançta sevgide sonuna kadar gidiyoruz diyorlar. Şöyle bir benzetmesi var hakikat bir deniz diyor, şeriat o denizde tahtadan bir gemidir. Tahtadan gemi her an risk altındadır. Biz insanlara denizde yüzmeyi öğretiyoruz, gemiyle gitmeyi değil. Eğer denizde yüzebilirseniz daha sağlam durursunuz diyorlar”.
Panelin sonunda Malatya Vali Yardımcısı Mustafa Şahin ve İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, panele konuşmacı olarak katılan Gülsevin, Develi ve Ergün’e çiçek takdim etti.