Saadet Partisi Ağustos Ayı Divan Kurulu Toplantısı Yapıldı

Gündem - 27/08/2023 13:39

Saadet Partisi Malatya İl Başkanlığı tarafından Ağustos ayı divan kurulu toplantısı yapıldı.

Saadet Partisi Malatya İl Başkanlığı tarafından Ağustos ayı divan kurulu toplantısı yapıldı. Toplantıya İl Başkanı Mustafa Canbay ve partililer katıldı.

Burada bir konuşma yapan Başkan Canbay şunları dile getirdi:” 6 şubat depremleri sonrası ara verdiğimiz divan toplantılarına yeniden başlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Hele bunu tüm sevdiklerimizle piknik şeklinde yapmak ayrı bir mutluluk. Yapmakta olduğumuz bu divan toplantısına hoş geldiniz. Sizleri ve değerli vatandaşlarımızı sevgiyle, saygıyla  selamlıyoruz.

Bu arada depremde yitirdiğimiz canlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, geride kalanlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Bizler milli görüşçüler olarak depremle beraber tüm il ve ilçe teşkilatlarımız ve Milko kuruluşları olarak, depremle sarsılan milletimizin yaralarını sarmak ve sıkıntılarını asgari seviyeye indirmek için, gayretlerini en ileri derecede gösteren sivil toplum kuruluşları olduk Elhamdulillah. Bu vesile ile emeği geçen tüm teşkilat mensuplarımıza bir kez daha  teşekkür ediyorum. Allah hepsinden razı olsun. Yine biz milli görüşçüler olarak bundan sonrada halkımızın yanında olarak, onların en yakınında ve onlara en iyi şekilde hizmet etmek için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Şimdi gelelim gündemimize.

Son yıllarda ülkemizde değişmeyen bir gündem var. 7’den 77’ye herkes için öncelikli ve önemli, sosyal hayattan kültürel hayata, iç siyasetten uluslararası ilişkilere kadar hayatın her alanını etkileyen bir gündem bu: Ekonomi. Her nedense dizginlenemeyen  enflasyon; sürekli artan hayat pahalılığı; sonuç, birbiri ardına gelen zamla. Durum böyle olunca; çarşıda-pazarda, evlerde, iş yerlerinde insanımızın sürekli olarak konuştuğu konular işte bu hayat pahalılığının ötesine bir türlü geçemiyor. Geçim derdine düşen vatandaş, başka hangi konuları konuşsun ki…  İktidar da, muhtemelen ülkenin karşı karşıya bulunduğu halkımızın diğer hayati problemlerinin tartışılmasını engellemek için, insanımızı böyle bir geçim badiresinin içerisine bilinçli şekilde sürüklemiş gibi görünmektedir.

Muhterem arkadaşlar; üniversite tercih sonuçları açıklandı. Öncelikle, hayatı boyunca kendisine yön verecek üniversite öğrenimine bu sene merhaba diyecek, geleceğimizin teminatı gençlerimize başarılar diliyoruz. Her konuda olduğu gibi, bu alanda da ekonomik durum, fiyat hareketliliği, kısaca geçim zorluğu etkili oluyor. Özellikle Anadolu’nun gelir düzeyi düşük bölgelerinde yaşayan gençler, ne kadar zeki ve başarılı olurlarsa olsunlar, büyük şehirlerdeki üniversiteleri tercihte zorlanmaktadır. Çünkü, bilmektedirler ki, yapacakları böyle bir tercih, bugünkü şartlarda, beraberinde yurt bulma problemini getirecektir. Bulabilse dahi, ücretlerini ödemede, ulaşımda, yeme – içme masraflarını karşılamada ailesinin takat getiremeyeceği ağır mali problemlerle karşılaşacaktır.

Bu durum, genelde Anadolu insanının

–             Ekonomik, sosyal, kültürel hayatında kısır bir döngüye yol açacaktır;

–             Gelişmeye yönelik dönüşümleri imkansız hale getirecektir.

–             Parlak, başarılı gençlerin önlerini kapatacak, beyin israfına neden olabilecektir.

İktidara ve ekonomi yönetimine özellikle şu hatırlatmada bulunmak gerekiyor: Ekonomi yönetiminin, dolayısıyla siyasal iktidarın alacağı her bir karar, yapacağı her bir tercih geleceğimizin umudu gençlerimizin ömür boyu hayatlarında bu kadar belirleyici olabilmektedir.

Hükümet, geçen sene 5 lira 75 kuruştan satın aldığı mısır için 6 lira fiyat biçmiştir.  Maliyetlerin, dolayısıyla enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir dönemde bu fiyat mısır üreticisi için reva mıdır? Herkes biliyor ki, TMO buğday ödemelerini geciktirmektedir. Yüksek maliyetler üstüne, bir de ödemedeki gecikme maliyetleri hangi hakla çiftçiye yüklenmektedir?

Böyle bir sorumsuz bir yönetim, milyonlarca emekli “7 bin 500 lira maaşla geçinebilir” diye akıl almaz bir anlayışa sahip olmazlardı! Yine böyle bir sorumluluğun farkında olsalardı, 2-3 ay emeklilerimizi oyalayıp, sonra da şimdi “işin farkındayız”,  “bunu düzelteceğiz”, “bu hoş olmamış” söylemleriyle 2024 yılını işaret edip yaşlı, güçsüz, çalışma gücünü yitirmiş geniş bir emekli kesimin sefaletinden “mahalli seçimlerde oy devşirme” gayreti içinde olmazlardı! iktidarın bu tavrı ciddiyetten, samimiyetten, insaftan oldukça uzak bir tavırdır. İktidar bu durumu düzeltene kadar, yüz binlerce insan ne acılar çekecek; ailesine, evladına, torununa küçük bir hediye bile alamamanın ne hazin duygularını yaşayacaktır.

Temmuz ayında iktidarın, ekonomi yönetiminin aklı neredeydi? Sonra, neden hala beklenmektedir? En önemlisi, hatayı, haksızlığı, zulmü en kısa zamanda düzeltmek varken, beklenen şey nedir?    Tüm ısrarlara rağmen TBMM’nin devreye girmesi için neden 1 Ekim beklenmektedir? 1 Ekim’de devlet bütçesine sürpriz bir para gelecek de o mu beklenmektedir?

Hani “Alın teri kurumadan emeğin hakkını verin.” ilkesi? Sevgili Peygamberimiz (sav) böyle buyurmuyor mu? İktidara destek veren muhafazakar ve dindar kesim bu konularda neden sessiz kalmayı tercih ediyor?

Soruyoruz, vatandaşlarımızın %90’ından fazlasını yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaya mahkum etmek gerçekten yakışıyor mu?

Gençlerini işsizliğe, emeklilerini ve çalışanlarını yoksulluğa, esnafını, çiftçisini borca mahkum etmek doğru bir şey mi?

Tarımda her geçen gün daha çok dışa bağımlı hale gelmek, binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip ülkemize yakışıyor mu?

“İtibardan tasarruf olmaz.” anlayışını benimseyen bir iktidarın, vatandaşlarının “İnsanca Yaşam” standartlarından tasarruf etmeye çalışması, böylece vatandaşının itibarını düşünmemesi, hatta düşürmesi büyük bir çelişki değil midir?

Hayat pahalılığına, fahiş fiyat uygulayanların sebep olduğunu iddia eden bir iktidar, yine kendisinin vergi ve harçlarda fahiş artışlara gitmesi hangi mantıkla nasıl açıklanabilir ki?

İktidar, bir yandan millete kemer sıktırırken; kendisi kemer gevşetmeye devam ediyor.

Dost ve düşman tanımlarını her seçim öncesi güncelliyorlar. Söylenen söze değil, söyleyene göre tavır alıyorlar.Doğruyu değil, kendilerine yarayanı söyleyenleri muteber kabul ediyorlar.Bataklıkla mücadele etmiyor; üç beş sivrisinekle mücadeleyi büyük başarı diye takdim ediyorlar.

Sözün burasında akıllara ilk gelen konu nedir? Gençlerimizi bataklığa çeken, anne-babaları da perişan eden uyuşturucu illeti! Maalesef son yıllarda bu konu, gençliğimizi tehdit eden en önemli konu haline gelmiştir.Uyuşturucu madde kullanım yaşı lise, hatta ortaokul seviyelerine kadar inmiştir. Artık sadece birkaç muhitte değil, ülkemizin 81 ilinde, her mahalle ve sokakta yaygın hale gelmiş bulunmaktadır.Bu işin şakası yok, ihmale gelecek tarafı da yok! Terörle mücadele hangi ciddiyette ele alınıyorsa; uyuşturucu ile mücadele de bir o kadar ciddi olarak ele alınmalıdır.

Muhterem arkadaşlar; artık kaybedecek ne tek bir saniyemiz, ne de tek bir gencimiz kalmamıştır! İşte geçtiğimiz günlerde İsrail Dışişleri Bakanı, Sn. Fidan ve Sn. Erdoğan’a teşekkür ediyor. Ne için teşekkür ediyor? Türkiye üzerinden uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle 10 yıl hapis cezası alan bir İsrailli mahkumu serbest bıraktıkları için!İsrail ile normalleşme adımları, bir uyuşturucu kaçakçısını serbest bırakmaya kadar varmış görünmektedir. İlişkilerin normalleşmesinin gereği olarak….!

İlişkilerin normalleşmesi anlayışında, belki de binlerce gencimizin zehirlenmesine sebep olan bir kişinin, rica üzerine, serbest bırakılması da var mıdır? Bunu talep etmek doğru bir şey midir?

Bugüne kadar başka hangi ricalar üzerine, kaç uyuşturucu kaçakçısı serbest bırakılmıştır?

Siyaset, mafya ve uyuşturucu kelimelerinin, son günlerde sürekli olarak birlikte anılır olmasının sebebi yoksa bu ricaların hiç geri çevrilemeyişi midir?

Bankaya para yatırdığı için, çocuğunu bir dershaneye gönderdiği için, yüzlerce insanı 6-7 yıldır cezaevinde tutanlar, işinden edenler, irtibat ve iltisak gibi kavramlarla binlerce insana terörist damgası vuranlar, uyuşturucu tacirleri ile irtibat ve iltisakları olanlara hangi yaptırımları uyguladılar?

Muhterem arkadaşlar; Saadet Partisi olarak bu problemlerin ve tüm bu sorunların her zaman olduğu gibi ciddi takipçisi olacağız. Tek bir evladımızın dahi, böylesi bir bataklığa sürüklenmemesi için elimizden gelen tüm gayretleri ortaya koyacağız, bu konuda iktidarı sürekli olarak uyaracağız.

Ahlaki ve manevi değerlerimizin ihmal edilmemesi, uyuşturucu ile mücadelenin bir başka önemli adımıdır.Cadde ve sokaklarımızın güvenliğini, il ve ilçelerimizin huzurunu, gençlerimizin sağlığını korumanın yolu buralardan geçmektedir. En önemlisi, gelir dağılımında adaletin sağlanması etkin bir mücadele açısından son derece önemlidir.

Biz Saadet Partisi Meclis Grubumuzla, Başkanlık Divanımızla, il ve ilçe başkanlıklarımızla vatandaşlarımızın talep ve beklentilerinin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Problemleri dile getirecek, çözüm tekliflerimizi paylaşacak, muhalefet partisi olmanın tüm sorumluluklarını bihakkın yerine getirmeye çalışacağız Allah’ın izniyle.

Her ne kadar birileri sürekli olarak gündemi değiştirmeye, gerçek gündemleri perdelemeye, kamufle etmeye çabalasa da; bizler ülkemizin gerçek problemlerine odaklanmaya devam edeceğiz. Milletimiz, seçimlerde yaşanan kayıkçı kavgasının farkına varmıştır.

Ne bizim, ne de milletimizin kayıkçı kavgalarıyla kaybedecek zamanı kalmamıştır.

Biz tüm kadrolarımızla bir yandan Yerel Seçim çalışmalarımıza odaklanacak, diğer taraftan vatandaşlarımızın sorunlarının çözüm yollarına mesai harcayacağız.

Çünkü biliyoruz ki; Milli Görüş politikalarına dönülmedikçe ülkemizin feraha çıkması ve refaha kavuşması mümkün değildir! Milletimizi bu problemleri beraber çözüme kavuşturmak için Saadet Partisi saflarına davet ediyor ve beraber çözelim diyiyoruz. Çünkü Milli Görüşçüler kendileri için değil tüm İnsanlığın huzuru ve saadeti için çalışırlar.”

BENZER HABERLER