Köyümüz iki mahalleden oluşuyor. İki mahallesinde tek bir okulu var. Okulumuz toplamı iki derslikten oluşuyor. Birleştirilmiş sınıflar. Zaten tüm köy halkının geçtiği o sınıflar bizlere derslikten çok bir nevi köyün işlerinden kaçış içinde bir olanak. Zaten köyde yaşantınız varsa kaçınılmaz olan bazı durumlar var. Her yaşa uygun iş var. Ayrıca vasıflı vasıfsız aramaz ana babalarımız. Kuzu çobanlığından başlar hayat. Neyse okula ve yıla geri dönelim. Zira anlatmak ile bitmeyecek anılarımız var.
Yıl 1988- Elektrik dolayısıyla televizyonla yeni tanıştığımız yıllar. Elektrik gelince başka bir dünya ile tanıştık. Televizyonlar hayatımıza girmeye başladı. Köyün dışında bir dünya olduğunu kitaplardan okuyorduk. O günden sonra TRT televizyonu sayesinde dünyayı görüyor. Birçok konuları yeni yeni öğreniyorduk. Öyle televizyon deyip geçmemek lazım. Bizim muadilimiz olanlar iyi bilir. Reisi Cumhur karşılar gibi her sabah saatinde törenle açar. Gece yarısı tüm programlar bitince törenle kapanış yapardık. Kapansa bile az daha bekler sanki emin olmak istedik kapandığından. TRT ajansları büyüklerin, diğer tüm saatler bizimdi. Siyah beyaz olan televizyonlar renk katmıştı hayatımıza. Her sabah okula gitme hazırlığında sabah ajansını dikkatlice dinler sanki bir saniye kaçırmak istemezdik. Haberler sonrası hava durumunu da dikkatlice izlerdik. Bir sabah hava durumunu sunan Ersin İmer, o güzel Türkçesi ile “Sevgili izleyiciler yarından itibaren hava durumunu renkli sunacağız” dedi. Bizim gözlerimizde şimşek çaktı. Demek ki siyah beyaz televizyonda renkli sunum olabilecekti. Bu haber bize o an için verilecek en güzel haberdi. Ablam ağabeyim ve amcamın kızı Şerife o gün okula nasıl gittik dersler nasıl geçti anlamadık. Bu haberi okulda herkese yaydık. “Yarın hava durumu renkli sunulacak” kimse bize inanmadı tabiî ki. Oysa Ersin İmer söylemişti, bize göre doğruydu yani.
O gün nasıl geçti akşam nasıl oldu bilmiyorum. Erkenden yattık sabah olmalıydı. Erkenden kalkıp haberleri bekleyecektik. Birde bu sevinci bayramlarda yaşardık. Bizim için bir bayram havası olmuştu. Erkenden yattık ve uyuduk. Sabah erkenden kalktık. Bir taraftan annemin hazırladığı sıcak sütü içiyor bir taraftan giyiniyorduk. Haberler uzuyordu. Ağabeyim dayanamadı beklemedi gitti okula. Az daha bekleyen ablam “Bende gidiyorum” diyerek o da gitti. Şerife ile biz direniyorduk. Beklemeye kararlıydık. Ama okula da gecikiyorduk. Öğretmenlerimizin kızma ihtimali vardı. Ama renkli televizyon görecektik. Bekledik. Okul saati geçti pes etmedik. Annem kızsa da bekledik. Neyse haber bitti. Beklenen olmak üzere idi. Hava durumu başladı. Ersin İmer “Dünde bahsettiğimiz gibi hava durumunu renkli sunuyoruz” dedi. Bir Türkiye haritasının önünde durur sunardı. Bu günden itibaren harita üzerinde bulutlar hareket ediyordu. Hepsi bu. Renkli değilmiş. Yıkılan hayallerimize mi üzülelim okula geç kaldık onamı. Bari okulu telafi edelim diye koşarak okula gittik. Sınıf mevcudu azda değil. Zaten öğretmenimize söylemişler durumu. Sınıfa girdik. Önce güzel bir kahkaha ile karşılandık. Tüm sınıf bize güldü. O gülüşleri oldukça uzun sürdü. Çünkü ceza olarak o gün öğlen arasına kadar tek ayak üzerinde tahtanın önünde bekledik. Olsun biz hayallerimizi görmek için o cezayı göze almıştık. Eski günler her anıda özlenen. Yerine yenisi konulmayan o güzel, saf temiz günler. Hala bu şekilde yaşayanlara ve o günleri özleyenlere selam olsun.