Uzaktan sevmek denilen bir şey var

Gündem - 24/06/2021 11:50

Aşkın en yalın ve masum yanı olsa gerek.

10 yaşına kadar kaldım Malatya’da. Sonrası hep gurbet içinde gurbet oldu zaten. Tabi bir de yeniden Malatya ve yatılı okulda okuma maceram vardı.

Toplamda 15 beş yaşıma kadar kaldım; ömrümü kaplayan hasretin ve özlemin olduğu memleketimde! Okul hayatım, iş hayatım derken birçok farklı şehirde yaşamış olmama rağmen 15 seneyi anlata anlata bitiremedim. Sadece anlatmakla kalmıyor; her bir hatıramı anlatırken her defa da aynı anı yaşıyor olmanın heyecanı sarıyor yüreğimi.

Üç, dört yılda birkaç günlüğüne de olsa memlekete gitmek keşmekeşin içinde yorulan ruha müthiş bir terapi oluyor. Her taşına güzel bir anlam yüklemiş zihnim. Hani her sıkıntıda çocukluğa iner ya uzmanlar…. İşte tam da orada çok güzel anılar bıraktım, ben. Uzun zaman koşuşturmaktan ziyaretlerimde şöyle içime çekememiştim memleketimin havasını. Son gidişimde her bir anımın olduğu yerleri yeniden gezmek ve yeniden çocuk olmak isteğiyle gezdim. Kır çiçeklerinin açtığı dağlarda bir tarafım kuşlar gibi özgür ve huzurlu iken bir tarafım eksik ve hüzünlü kaldı. Bizim çocukluğumuza dair anıların olduğu birçok yer değişmiş. Bol suların aktığı dereler kurumuş. Gür kayısı ağaçları olan bahçeler sökülüp ayrık otlarının mekânı olmuş. Her bir bahçeye (eski bahçeye) vardığımda anneme, babama soruyorum, “Burada falanca amca, teyze vardı”. Aldığım her cevap beni biraz daha hüzne koyuyor. “Şu sene veya bu sene vefat etti.”. “Peki, çocukları?” dediğimde bizleri örnek gösteriyorlar. “Sizler neden yoksanız onlar da ondan dolayı yok!”. Yetim kalmış onca araziye bakarken Türkiye’de kırsalın durumu yeniden üzüyor benliğimi. Bu kadar zengin ve bereketli toprakların var olduğu ülkemde plansız yaşanan göçleri sorguluyorum.  Tarımda veya kırsalda neden ilerleyemediğimizi düşünüyorum.

Bu konu ile ilgili yapacağım araştırmaları, yazılarımı, bundan sonra zaman zaman köşe yazılarımla siz değerli okurlarımız ile paylaşmaya çalışacağım. Türkiye’nin cumhuriyet altınının yetiştiği bu güzel coğrafyada neler üretilir? Nereler gezilir? Uzaktan sevmelere doyamadığımız memleketimizde ne yenir, ne içilir? Unutulmuş değerler, yaşayan efsaneleri elimiz kalemimiz döndüğünce sizlerle paylaşacağım.

Bu bir tanışma yazısı olsun. Ben, Filiz Tunç Yıldırıcı; Malatya’da elektriksiz bir köyde doğan ve ilkokulu gaz lambası ile okuyan. Köyünde okul olmadığı için yatılı okuyan, köyünde iken bir butiğim olsun hayali kuran. Masa üstü yayıncılık okuyarak birçok gazetede görev ifa eden. Kendi ajansını kurarak ticari hacmin içerisinde olan birçok mecraya genel yayın yönetmeliği yapmış ve yapmaya devam eden. Televizyon programları yapımcılığı ve sunuculuğu yapan kırlarda kuzu otlatırken hayal edemeyeceği yüreklere dokunan. Doğduğu topraklara özlemle ve hasretle bakan. Bizlerin hayatına dokunan eğitmenlerimizi ekol edinerek naçizane elimizden geldiği kadar bazı hayatlarda kelebek etkisi oluşturmaya çalışan.

Sizlerle tanıştığıma memnun oldum. Güzel yazılarda buluşmak ve aynı bam teline dokunabilmek temennisiyle.

 

Filiz Tunç Yıldırıcı

BENZER HABERLER