Oluşmuş her karakter kendi tabiatının gereğini yapar. Birileri başkalarının üzerinden rant sağlamaya, başkalarını öldürerek hayat bulmaya, başkalarının öz değerlerini ve hayat alanındaki zenginliklerini elde ederek hayata tutunuyorsa bunu var olma gayesi olarak sürdürüyorsa her fırsatta bunu hayata geçirebilmek için yaşayacaktır.
Mesela Batı şuan bunu yapıyor. Kendisi için doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor. Bir akrebin fıtratında sokma var, timsahın çıtanın fıtratında parçalamak, farenin fıtratında ise kemirmek…pekiii insanın fıtratında ne var?
İnsan fıtratında ise artı ve eksi değerler vardır. Kısacası biz bunu değerler eğitimi başlığında açabiliriz.
Değer: insanın insan olma amacını taşıması sevgi hoşgörü merhamet gibi kavramların insanla buluşmuş şekli olma vasıtasıyla bir özel karaktere sahip olma çabasıdır. İnsan bu güzel değerler ile kullara sevgi muhabbet besler ve en nihayetinde yaradanına besler. “’Ben geldim rabbim’’ der ve kalbinde bu cevher haline gelir ve öz saygısı sadece kendinden değil, bir yaradıcının varlığıyla beraber şekillenir.
Evet insan rabbinin emirlerin uyduğu taktirde hazreti insandır aksi halde rabbinin yapmayın öldürmeyin kipinde emirleri yerine getirmediğinde dinle beslenmeyip ‘’kendisinin oluşturduğu bir dinle’’ hayat bulursa, o zaman ona göre hareket edecektir. Din bizim hayatımızı şekillendiren en üst düzeydeki inancımızı teşkil eder. Bizim neye göre hareket ettiğimizi düşündüğümüzü ve konuştuğumuzun arka planında bu yatar. Bu hak dinde olabilir batıl dinde olabilir parayı da kendimize din edinebiliriz şöhreti de servetide…
Günümüz toplumunda nice kalabalıklar insan selleri için de yalnızlık çekiyoruz. Modernizm, konforizm, egoizm bizi hiç anlamlandıramadığımız bir şekilde yalnızlığa itiyor. Teknolojik donanımlardan olan sosyal medya müthiş zaman kaybı ve sanal bir yelpaze haline geldi.
Bu imkanlar, tamamen duygu yoksunu olmamıza ve kendi dünyamıza hapsolmamıza böylece asosyal bir bataklıkta debelenmemize sebep oluyor. Konuşuyoruz ama cep telefonu galaksisinin soğuk atmosferinde konuşuyoruz. konuşuyoruz ama otomasyonlaşmış bir mekanik gibi sıcaklık ve içtenlik çok kısır kalıyor. iletişim dünyasında iletişimsizlik çekiyoruz .
Zihinsel yapı taşlarımız yozlaşıyor ve üretkenliğimiz azalıyor. sanki bir galakside koca topluluklar için de yapayalnız dönüyormuşçasına uzakta olanı dokunmadan hissetmeden dünya hayatı geçiyor ve gidiyor usul usul .Yüzlerce nimetin içinde bir şükürsüzlük ve tatminsizlik bizi ,etrafımız kuşatılmış bir labirente itiyor. Öyle ki manevi değerlerimiz olarak yapay dönüşüm içindeyiz.
Bu sanal donatılardan kurtulup hayattan lezzet almak yalnızca bu mukaddes emirleri anlamak ve yaşamak ile mümkündür. Nice az topluluklar nice çok topluluklara galip gelmiştir. Neden? Allah’ın ipine sımsıkı sarıldıkları için ,Neden? Allah’ın bir insanı, eğer bunu yaparsan ben sana yardımcı olurum dediği şeyleri yaparak Neden? Dini öğrenip ahlaklıca hayatlarına geçirerek .Kendisini Allah’ın bilgisiyle güçlendiren bir insan dünyaya meydan okuyabilir, Amerika da kim?
‘’İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz yeryüzündeki şeyleri biz ona ziynet yaptık. Kehf suresi 7. Ayetinde belirtildiği üzere dünya hayatı oyalayıcı ve aldatıcıdır. Dünyaya karşı bir taşınmışlık içinde olan kimse manevi çöküntünün etkisinden kurtulamaz.
Şuan bir bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgiye bir tıkla ulaşabilecek kadar yakınız.
Bir bilgi gönüle inmezse incelmez. Gönül devrede olmazsa nezaket olmaz ,duygular gelişmez ve duygulara hitap edecek güzel cümleler oluşmaz. Dolayısıyla imanın kalplerimize yerleşmesi gibi davranışlarımızın ve edindiğimiz bilgilerinde kalbimize yerleşmesi gerekir ki oradan güzelleşerek çıksın. Zihin dümdüzdür. Ama kalp onu inceltir güzel bir şekle koyar ve insanın kalbini okşayacak bir görünüme getirir. Bu nedenle bilgilerin önce kalbe inmesi kalpte şekillenmesi ve insanı onaracak bir hale gelmesi gerekir.
İnsan onarılırsa toplum onarılır ve insanın en iyi onarılacağı ortam aile ortamıdır. Güzel sözler yol yapar kötü sözler yol bozar. Güzel sözler olmadan gönülden gönüle yolcu olamayız. Dil ameliyat bıçağı gibidir doğru kullanırsan hayat kurtarır yanlış kullanırsanız insanı hayatından da edebilir. Dolayısıyla herkes kendi davranışlarıyla kendisine yakışanı yapar ve kendi kimlik kartını ortaya koyar. Ben nasıl konuşuyorsam ona dönüşürüm. Nasıl anlıyorsam onu konuşurum, ve neyi biliyorsam onu anlarım. Ez cümle bizim toplumumuzu oluşturacak şey ahlak olmazsa din olmazsa olmaz.
Nasıl ki canlı organizmamızın mikroplara karşı güçlü olabilmesi için, organizmanın yani bağışıklık sistemimizin güçlü olması lazım. Bizim de manevi değerlerimiz güçlü olmadan bedenimize girebilecek olan zararlı alışkanlıklara engel olamayız. Vesselam.
-
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ KASIM AYI TOPLANTILARI DEVAM EDİYOR
-
MİLLETVEKİLİ ÖLMEZTOPRAK’TAN YOĞUN ZİYARET PROGRAMI MALATYA’NIN İHTİYAÇLARI VE TALEPLERİ ANKARA’YA İLETİLDİ
-
Başkan Er; “MALATYA’YA 6 AYDA 15 MİLYAR TÜRK LİRASI YATIRIM YAPTIK”
-
YEŞİLYURT BELEDİYESİ ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLADI
-
Tarihin İzleri Poyraz Konağında Canlanıyor
-
“Güvenli Ellerle Bilinçli Ebeveynlik” Projesi