Sisli

Babam Anlatıyor

Gündem - 24/11/2021 20:14 A A



Babamın 1937 doğumlu olduğunu buraya iliştireyim de anlatacaklarımın geçtiği dönemleri zihninize resmetmem kolaylaşsın. Okumasını bilene her yaş almış insan bir kitaptır. Bu yüzden başta babam olmak üzere tüm yaşını almış büyüklerimizi her fırsatta dinlerim. Allah hepsine uzun ömürler versin. Onlar geçmişe bakıp önümüze geleceğimizi şekillendiren koca çınarlar sonuçta. Bu yüzden yolum ne zaman bir köye, kasabaya ya da farklı bir coğrafyaya düşse mutlaka bir yaşlı bulur, ne anlatsa anlatılarını can kulağı ile dinlerim.
Babam anlatıyor dedim ya gelin ona kulak verelim;
“Biz çocukken derelerden öyle coşkun sular akardı ki! O zaman köprüler de yok tabi. Suyun boyu bizim boyumuzu geçerdi. Karşıya geçecek kadar gözü karartan olursa kalın halatı iyice beline dolar, sağlam bir kaya bulup onu da güvence beller halatı dolardı. Uyanık olduğumuz her an ayrı bir mücadeleydi. Hele ki kışın yaz başına kadar süren kar yağışları ve kapanan yollar bu mücadeleyi farklı bir boyuta taşırdı. Bu mücadelenin en çetini ise kıtlık olurdu. Kıtlık dediysem pandemide şahit olduğunuz market önü kuyruklar gelmesin akla. Ekmeğe ulaşamadığımız zamanlardan bahsediyorum. Bir çuval kılçıklı arpayı elemeden un yapardık ki unu fire vermeden ekmek yapalım. Elenen unda illa ki fire olacak, bizim içinse bir ekmek bir ekmek… Bu kıtlık zamanı uzunca bir süre sürdü çünkü yağmur yağmadı mı ekin olmaz ekin olmadı mı ekmek olmazdı. Hep kıtlık yaşamadık elbette. Yağmurlar rahmetini esirgemediği zamanlar mahsullerimizin ambarlara sığmadığı zamanlar da oldu. Domatesin, salatalığın daha tarladayken buram buram koktuğu zamanları da biz yaşadık, dağların kekik koktuğu, derelerin coşkun aktığı, ovaların işlemeli hasır gibi rengârenk olduğu dönemleri de biz yaşadık. Yokluğun da varlığın da paylaşıldığı, selamın sabahın eksik olmadığı, acının da sevincin de kol kola yaşandığı dönemleri de biz yaşadık. Şehre gidenin kapı kapı dolaşıp ‘var mı bir ihtiyaç’ diye sorduğu insanları da biz gördük. Şimdilerde herkes kabuğuna çekilmiş, köylüsü de şehirlisi de acısını sevincini bir başına yaşar olmuş. Yokluğu da varlığı da bir başına üstlenir olmuş. Yalnızlık herkesi yormuş da adına ‘stres’ denir olmuş. Biz her şeyi gördük. Varlığı da yokluğu da acıyı da sevinci de her şeyi… Ne anladın deseniz, bir yanı ile çok şey, diğer yanıyla hiçbir şey derim. Ama şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, bölüşmek acıyı azaltır, mutluluğu çoğaltır. İnsan insana her daim muhtaç. Maddiyattan çok manevi olarak muhtaç”
Yaşanmışlığın bilgeliği çok başkadır. Bu bilgeliği bazen okullarda ya da kitaplarda bulamayız. O yüzden her daim dinlemeli bu yaşanmışlığı ve tabii yaşlılarımızı. Sadece söylediklerini değil, yüzlerindeki çizgileri dinlemeli, ellerindeki nasırları ve çatlakları dinlemeli, gözlerindeki yorgun bakışları dinlemeli. Her birinin anlattığı bir şeyler var. Dedim ya,
Babam anlatıyor.

Gündem - 20:14 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.