BİR ANA BİR GUZU
Zabanan erkenden bir hay goptu; uşah gahın elin adamına ahşamdan söz verdik. Gün deadi bekletmeyin anee loo ayıp ayıp yardım ederik diyi söz verdik de haydın… Gözlerimi zor araladım gönülsüz gahtım yatağın içinde anlamsız iki üç dagga durdum tam dalıyodum ki bir vaylim daha goptu ula uşah malamat olmuyun hele gahın… Niyse gapıya çıhdım bahtım gün daha Garatepe’den yii göz gırpiyi. “Ana gı daha sığır getmemiş” dedim. Anam “oğlum heç Gızılöz’ün sıcağında kerpiç döktün mü? Er gidek günde yanmiyak” dedi.
Vardık Gızılöz’e hey yavrum sahı harman yeri gibi galabalıh bir gargaşa var ki; dedim bu kerpiç altı üstü toprak su saman deal mi bunlar ne tartışıyo. Sona biri dedi biyle biyle edeceksiniz siz şunu siz bunu iş bölümü yaptı. Çamuru gardıh el arabalarıynan taşıyoh tahta bir galıp var götürüp üstüne yıkıyok, mala ile duzleyip elli ayaklı bir hatun tertemiz galıbı çekiyo. Eci sona beni bir yorgunluk aldı keyfli iş çileye döndü. Gızılöz’ün sıcağını da bilen bilir adamı gavurur köseâ gibi. Dumansız yakar haberin olmaz aboo. Yansın niydek biz biyle gördük ev yapanın kerpicinde, çamurunda, ağacında bulunacahsın imece usulü olanda muhakkak içinde duzun olacah. Gendi evin gibi yardıracah, gonuya gomşuya faydan olacah. Ahlım ermezdi anam bize biyle derdi. Ve de kerpicin hikâyesinde anam çekerken galıbı ben dokerdim çamuru. Anam bilmeden kerpicin hikâyesindeki gibi duvarlarımızı iyi ördü. Allah selamet versin…
Bir kerpiç duvar yıkığı görünce hüzün çöker üzerime, hikayesini iyi bilirim. Çekilen çileyi verilen emeği , dayanışmayı, içindeki anıları, hüzünleri , sevinçleri, gilarına sinmiş sarısultan almanın gohusunu, hiç uyumamış gibi hafif ve dingin uyhusunu… Arıstağından atılan ipe asılan yayıkları, halı tezgahlarını, tahasındaki gizemli çıhıları, sekilerdeki sofralara kurulan bağdaşları, arıstahdaki mertekleri, tahanın gizemine sebep olan duvar halılarını, yer minderlerini, gırletlerini velhasıl bizi biz yapan gözümüzde galan huzurun bir ana bir guzu buluşmasıydı.
Biz bir hayal gurup peşine düşmedik sadece şartlar dediler, sigortalı işler bulun dediler. Bu işlerin sonu yok bugun var yarın yok dediler. Huzurlu mutlu olun dediler. Harmanda dağda bayırda irezil olmayin dediler ve sürdüler… Huzurun, mutluluğun koynundan, kerpicten evlerin samimiyetinden soğuk betondan şehirdeki hapishanelere savrulduk, kimi tutuklu kimi hükümlü kimi sürgün… Hakimi çocukluğun ve şahidi kalbin iken kaybeden sen oldun. Faili meçhul olduk daha iyi daha mutlu yarınlar için bahşedileni terkederken. Bir timinna al ölç kâr da senin zarar da…
Sılasını yaz kış terketmeyen, anasına babasına hizmet eden köylerin gerçek sevdalılarına selam olsun.
Kaç kapı bu şekilde ağıt yakıyordur acaba? Oysa ne kadar da hüzün biriktirmiş; eşiğindeki ayak izlerini, tokmagındaki el izlerini uğurlamış ve yüreğine onlarca mıh çakmış. Acısı artsın diye de diline kilit vurulmuş. Hiç dönmeyen, dönmeyecek olan, bir defa dahi ocaklarına gelmemiş olan bu toprağın evlatları bu kapılar sizi bekliyor.
-
“Yeşilyurt’u Çözüm Odaklı Belediyecilikle Ayağa Kaldıracağız”
-
Sadıkoğlu: “E-haciz uygulamaları depremin açtığı yarayı daha da büyütüyor”
-
Mehmet Emin Doğaner Güven Tazeledi
-
Battalgazi’de Badminton Heyecanı
-
MALATYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EĞİTİM MERKEZLERİNDE SINAVA GİREN ÖĞRENCİLER ÖDÜLLÜ DENEME SINAVI İÇİN TER DÖKTÜ
-
Malatya’da eğitimlerini tamamlayan 244 hafız icazetlerini aldı