Gış Ekmeği
Kuluncak’ta Ekim demek gışlık ekmek demektir, yufa ekmekler ağır gış şartları öngörüsü ile Ekim ayında 3-4 aylık yetecek gader hazırlanırdı. Ve tandırda ateş için odun değil gazel yaprağı kullanılır. Hic bir şey israf olamazdı, odunun yeri sobaydı ya garagış çetin geçerse odun yeter miydi?
Anam de haydi yatın uşah zabanan erden gazel supurmeye gideceğiz, ekmek pişirirken yakacak bulamıyoruz, grağı düşmeden getirek dedi. Kalktigimizda iki sicim iki eşek 5 yılgın çalı, her eşeğe 2 gıl haral bir sürü torba hazırdı. Gayfelti etmeden eşeklere binip Hanönü mevkiine yola revan olduk,uyhulu gözlerle tatlı sert bir Ekim sabahında göbayır hayrat tudun altından geçerken bir maden kamyonunun kornasinda irkilip uyandık. Vardik önce Şeyhduran dayinin kavakligina ordan başladık, ellerimizde yılgın çalı ki hey yavrum deâl gazeli süpürmek önüne ne gelse siler süpürür. Aramizda yarışıyoruz biz önce harala basacağız yok siz mi önce derken eşeklere ilk yük çıktı.Gıl sicimi pendek vaziyeti için yere serip haralları anamın dediği şekil pendek ettik. Anacığım aldı dizine galdirdi goca harallari eşeğin sırtına vurdu, vay vay bu analar var ya bu analar dünyayı sırtına almış bir gün of dememiş ailesi için kendinden geçmiş cennetin anahtarı analar için bu yükü kaldırmak çocuk oyuncağı ellâem…
Eşekler köye doğru yolu çıkıp çalıların arasından geçerken yük sağa sola denge gaybi yaşarken anam arkadan bağırdı aman ha yükü yıkmayin bir daşla yükün dengesiz tarafını destekleyin diyi tembihlerdi. Eseklere gazel yükü hafif geldiğinden yiğit yola giderlerdi. Mehmet Halife türbesinin önünden geçerken çocuktuk nasihat dinlerdik ille elimizi açıp mezarlığa bir Fatiha okurduk. Bakardik ki eşekler virajı dönerken traktör kornası ile eşekler irkilmiş yük dengesi bozulmuş. Gopa gopa varir eliminen aşağı iterek devam ederdik. Köyün içine girince bir havamız olurdu hey hey !Yasitlarimiz daha yeni kalkarken biz eşekleri gocaman haral yukleriyle eve surende şaşkın bakışlar bizi takip ederdi. Gazeli boşaltıp ipi haralı alıp eşeklere binip yola çıkanda en eğlenceli ve bizi teşvik eden kısım başlardı. Dörtnala toprak bahçe yolunda yarışırdık, sıkı sıkı sarılırdık palana eşeğin yularini ilerde bize geçirecek hayatın en masum davrandığı günlerden habersizce…
Yufa ekmek pişiren kadınların cevizin acı gazelinde gözleri yanarken isten, bir destan yayilirdı buram buram sahı pencereden “ekmek ve aş” destanı…
Belki diz kırıp oturamadik gazellere, süpürüp süpürüp yigin ettik. Pendek pendek yük ettik ,ekmegin ateşine har ettik.
Kıtlık yıllarında hayvanlara aslik ettik Gazel yığınlarında güreş ettik , çocuktuk dibine dek yaşadık. Tohmaboyunda çalgı supurgeler ile en güzel zamanlara tanıklık ettik.
Büyüdük ,gazeli ,dalı, budagi unuttuk.Bir an bu fotoğrafın içinde bulunca kendimi karakarganin kekipte içini boşalttığı boş ceviz gibi gazellerin hışırtısinda bomboş galagaldim. Guguk ceviz sanipta boş tarafi görene kadar…
Gün gelir gözünde canlanır koskoca mazi, sımsıkı tuttuğun eşeğin yuları ayağına takılıp durur. Ürkekliğin yerini korkaklık almıştır, heybede özlemden hasretten keşkelerden başka bir şey kalmamıştır. Keşke…..
-
MALATYA KENT KONSEYİ “DİJİTAL FOTOĞRAFÇILIK” YENİ DÖNEM EĞİTİMLERİ DEVAM EDİYOR
-
Elif Sevinç Mertöz Ortaokulu Temel Atma Töreni Gerçekleştirildi
-
Malatya’nın Tarihi Değerleri Seramikle Hayat Buluyor
-
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ KASIM AYI II. BİRLEŞİMİ YAPILDI
-
“Malatya’nın geleceği için ticaretin normale dönmesi çok önemli”
-
MALATYA’DA TRAFİK GÜVENLİĞİ İÇİN 920 BİN METRE YOL ÇİZGİ ÇALIŞMASI YAPILDI